28 Ara 2006

AMERİKAN AVCISI İLE RÖPORTAJ



AMERİKAN AVCISI İLE RÖPORTAJ

Değerli okuyucu,

Avcılık bir çok Amerikalı için bir tutku… Kuzey Amerika’da yaşayan avcı, biz Türklerden daha çok avlanıyor ve daha fazla av hayvanı vuruyor. ABD’de 13 milyon avcı, avlakta yılda 228 gün geçirmekte, 200 milyon av yolculuğuna çıkmakta ve yaklaşık yılda 20.6 milyar doları avcılık amacıyla harcamaktadır[1].

Amerikalı avcı avlanmak için kapsamlı planlar yapmakta ve çok fazla efor sarfetmektedir. Amerikalı bir avcının ördek avlamak için katettiği ortalama mesafe 194 km.’dir1. Amerikan avcısı dünyada avcılık için en çok para harcayan avcıdır. Ortalama Amerikalı avcının yılda avcılık amaçlı harcamalarının toplamı 1.570 Amerikan Dolarını bulmaktadır.

Amerikalı avcı avcılık ve silahlarla ilgili kural ve kanunlara titizlikle uyar. Habitat ve yaban hayatı konusunda çok duyarlıdır. Boş zamanını ve parasını yaban hayatının korunmasına harcamaktadır. Amerikalılar, ördek avı pulu yoluyla sulak alanların korunmasına bugüne kadar 670 milyon dolarlık katkıda bulunmuşlardır. Her sene avcıların ödemiş olduğu federal vergilerden 200 milyon dolarlık kısım, Eyaletlerce yürütülen yaban hayatı yönetimi programlarını, avcılığa açılacak arazilerin satın alınmasını ve avcı eğitimi ve güvenliği kursları verilmesini desteklemek amacıyla, yerel teşkilatlara aktarılmaktadır. Korumacı avcı örgütleri her yıl binlerce dönümlük habitatı satın alarak ve/veya koruyarak yaban hayatının geleceğini korumaya çalışmaktadırlar.

Sonuç olarak, Amerikalı avcı hayatı boyunca, bizim gördüğümüzden daha çok çeşitli bir yaban hayatı görmek ve onarılmasına katkıda bulunduğu bu ekosistemde bizden daha iyi avlanmak ayrıcalığına sahip olmaktadır. Bugün ABD dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir geyik avı rakamına sahiptir. Bu ülkede korumacılık büyük bir başarı öyküsüdür. Avcılık geleneğinin Amerikan yaşamındaki önemi son derece iyi anlaşılmıştır.

Amerikan avcısı bunu nasıl başarmıştır? Onu bu kadar farklı kılan, duyarlı olmasını ve başarıya ulaşmasını sağlayan nedir? Bu sorulara yanıtı araştırırken Amerikalı avcının düşünüş biçimini anlamamız gerekmektedir.

---0---

Sayın Darrell Smith Amerikalı bir avcı ve korumacı. ABD’nin ortabatısı olarak bilinen Illinois Eyaletinin Champaign kentinde yaşıyor. 1947’de doğan Smith, İllinois Üniversitesi tarımsal iletişim bölümü mezunu. Halen ulusal düzeyde 500.000’lik tiraja sahip Farm Journal (Tarım Dergisi)’nin Koruma ve Makine Editörlüğünü yapmaktadır.

Darrell, askeri tarih ve Amerika tarihi konularında okumayı, eski country tarzı müzik dinlemeyi sevmekte; beyzbol maçlarını izlemekten ve bahçesiyle uğraşmaktan hoşlanmaktadır.

Mehmet Ekizoğlu – Sayın Smith, avcılık dünyasına nasıl girdiniz? Avcılık size ailenizden miras kalan bir gelenek mi?

Darrell Smith- Babam, dedem ve amcam avcıydı. Dolayısıyla avcılık bana aileden miras diyebilirim. Amcam ve dedemle hiç avlanamadım, çünkü ben yetişirken onlar artık çok yaşlanmıştı. Babamla da fazla ava gidemedik, zira son zamanlarında sağlığı pek iyi değildi, fakat o benim ilgimi çekmek için yeterli oldu.

ME- Ne tür av hayvanları avlıyorsunuz? Avını en çok sevdiğiniz tür ve en çok sevdiğiniz avlanma şekli nedir; en sevdiğiniz bir av günü nasıldır?

DS- Son beş yıldır çok fazla ava gidemedim, en azından kendi ölçülerime göre istediğim gibi avlandığım söylenemez. Her sezon yivsiz av tüfeği ile geyik avladım ve genelde her sülün sezonunda iki veya üç kere sülün avladım. Son üç yılda sadece bir kere yaban hindisi avına gittim, her ne kadar seninle yaban hindisi avı yapmak, kendi başıma avlanmak kadar keyifli, belki de daha keyifli olsa da. Daha fazla avlanamayışımın sebeplerine gelince... Gidebileceğim çok fazla avlanma yeri yoktu ve bana ait olan arazi de üç saatlik mesafede... Haftasonlarında daha çok çalışmaya başladım ve inadına özellikle de bahar ve güz aylarında işler çoğaldı. Ava gidebileceğim araziye de onca saat araba kullanmak için zamanım kalmamış oldu. Hemen yapamasam da, birkaç sene içerisinde emekli olunca bunun değişeceğini umuyorum.

Avlamayı sevdiğim hayvanlar konusunda: Çoğunlukla tavşan ve sincap avlayarak büyüdüm, hala da bunları avlamayı ve yemeyi çok severim. Bunun yanında, geyik, yaban hindisi, üveyik ve sülün avına gidiyorum. Eskiden ara sıra tavşan avlarken ördek parladığı ve benim de vurduğum olurdu. Daha gençken Wyoming Eyaletinde antilop ve mule geyiği; Colorado’da ise elk geyiği avına gittim. Antilop ve mule geyiği avladım, ancak hiç elk geyiği vuramadım.

En çok ne avını mı seviyorum? İşte bu zor bir soru. Sanırım, en çok yaban hindisi avını seviyorum. Sebebi baharın o güzel havası, avın zorluğu ve sonunda eğer vurabilirseniz avın heyecanı. Yaban hindileri bu kadar bol olmadan önce, belki inanmayacaksınız ama, sincap avı benim en sevdiğim avdı. Bu küçük hayvanları .22 kalibrelik tüfekle kafalarından vurmaya çalışmak inanılmaz heyecanlı bir avdı. Tabii sincap eti de benim en sevdiğim av eti idi.

Hayalimdeki av günü... Herhalde bu başarılı bir yaban hindisi avı sabahı olurdu. Bahar sabahının serinliğini tadını çıkarmak, güneşin doğuşunu izlemek, bir yaban hindisi düdüğüyle kuşu yakınlaştırmaya çalışmak ve en sonunda da baba hindiyi avlamak. Bu duygu moralimi günlerce yüksek tutuyor. Aylar sonra, bir şirketin personel toplantısında otururken, bir sürü insanın kendilerinin ne kadar zeki olduklarını ve parlak yönetimleri sayesinde şirketin ne kadar mükemmel çalıştığını (fakat ne yazık ki biz yazarlara maaş zammı verecek kadar mükemmel değil) dinlerken kendi kendime şöyle derim: “Ah, hepinizin canı cehenneme..! Ben geçen bahar bir hindi avladım.”

Tabii bir de ne avladığınız ile değil kim ile avlandığınızla ilgili hayalimdeki av günü olabilir. Gerçekten iyi bir av arkadaşı altından daha değerlidir. Jerry Misek adlı arkadaşımla ne yazık ki artık avlanamıyorum, ancak onunla birlikte yirmili ve otuzlu yaşlarımızdayken, sülün ve tavşan avladığımız günler hayatımın en güzel günleriydi.

ME- Eti için avlanmak ve trofe avcılığı... Sizin her ikisini de yaptığınızı biliyorum. Sizce bu iki tür avcılık tarzını ayrı ayrı değerlendirmeyi gerektirecek kadar büyük farklılıklar var mıdır?

DS- Aslında ben kendimi bir trofe avcısı saymıyorum. Evimde doldurduğum iki geyik trofesi var ama onları da arkadaşlarımın zoruyla yaptırdım, iyi ki de yaptırmışım. Trofeleri büyük olduğu için değil, büyük de sayılmazlar, fakat duvardaki bu trofelere bakmak bana bu avlarımı hatırlatıyor. Birisinde yapmış olduğum zor bir atışı ve diğerinde de beraber avlandığımız arkadaşlarımızın hatırası canlı kalıyor.

Ben esasen eti için avlanıyorum. Bana göre, kendi yiyeceğim eti temin etmek, hayvanı kendi kendime yüzüp kesmek, derin dondurucuyu doldurmak ve bütün bir yıl bu etle yaşamak olmadan avcılıkta tatmin olmuyor. Mahallemizde herhangi bir akşam yemekte geyik eti yiyen tek insanın ben olduğumu bilmek çok hoşuma gidiyor. Genelde yetenekli bir kişi değilimdir, marangozluk veya tamir işlerine yatkınlığım yoktur. Bu başkalarına ihtiyaç duymadan yapabildiğim tek şeydir diyebilirim. Böyle büyüdüm, babamın, amcamın ve dedemin avcılık yapmasının tek sebebi eve et getirmekti. Hiçbir zaman trofesi için bir hayvanı vurmadılar. Son olarak, bir canlıyı öldürmek, bence ciddi bir iştir. Bence, eğer et yiyeceksem mümkünse başkasının benim için öldürme işini yapmasından çok, hayvanı kendim öldürmeliyim ki benim et ile karnımı doyurabilmem için bir canlının ölmesi gerektiğini hiçbir zaman unutmayayım. Çoğu avcının benim gibi hissettiğini zannetmiyorum ve belki de böyle düşündüğüm için deli olduğuma hükmederlerdi ama ben böyle hissediyorum ve bunun için avlanıyorum.

Trofe avcılığına karşı değilim. Bu iki tür avcılığın farklı olarak değerlendirilmesine de gerek yok bence... Herkesin tercihi farklı...

ME- Yılın hangi zamanında hangi avlara çıkarsınız? Bir başka deyişle, her istediğinizde ava gidebilecek olsaydınız, bir yılınız nasıl geçerdi?

DS- Baharda yaban hindisi avı, Eylül ayının ilk haftasında üveyik avı, yapraklar düşmeye başladığında ve ağaçlarda sincapları görüp .22 kalibre tüfekle vurabilir hale geldiğinizde, Ekim ayında Kuzey İllinois’te sincap avı (buralarda yapraklar Kasıma kadar düşmez), Kasım ve Aralık aylarında sülün, tavşan ve geyik avı. Sezon ilerledikçe hava soğuyup her yer kar olduğunda sülün ve tavşan avının keyfine diyecek yoktur.

ME- Sizin sözlüğünüzde korumacılığın anlamı nedir?

DS- Bütün doğal kaynakların (toprak, su, hava, bitkiler ve hayvanlar) azalmaması, bozulmaması ve gelecek nesillere de kalabilmesi için sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesidir. Yaban hayatı ile ilgili olarak, korumacılık fazla değerlerin yiyecek için avcılık şeklinde veya eğer sizin için trofe avcılığı sözkonusu ise bu amaçla kullanımı da kapsar, etini israf etmediğiniz sürece. Aynı zamanda bütün türlerin yaşaması için yeri olması konusunda elimizden geleni yapmamız anlamına da gelir. Bence herşey varolma hakkına sahiptir, sadece insanlar değil...

ME- Peki etik anlayışınız nedir?

DS- Bana göre korumacılık ile aynı. Bu iki kavramı ayrı değerlendirebileceğimizi zannetmiyorum.

ME- Yaban hayatı için habitat oluşturulması, bu alanların korunması ve kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi konusunda çok çalıştığınızı biliyorum. Bu amaçla hangi örgütlere ve neden katkıda bulunuyorsunuz?


DS- Pheasants Forever[2] kuruluşuna destek veriyorum, çünkü elde ettikleri bütün gelirleri merkeze aktarmıyorlar ve yerinde harcıyorlar. Bu paranın çok büyük bir kısmı da paranın toplandığı yerdeki habitatın durumunun iyileştirilmesi amacıyla kullanılıyor. Buna karşın diğer gruplara bağış yapmama gibi bir tavrım da yok. Ducks Unlimited [3], Whitetails Unlimited[4] ve National Wild Turkey Federation[5] örgütlerinin toplantılarına da katılıyorum ve destek veriyorum. Neden mi? Çünkü hepsi de habitat ve yaban hayatı için çalışıyorlar ve çok iyi işler yapıyorlar. Ben de bir avcı olarak, yaban hayatına bir şeyleri geri vermekten çok mutlu oluyorum.

Aynı zamanda National Rifle Association[6] örgütüne de bir miktar bağış yapıyorum. Bu grup olmasaydı, silah sahibi olma haklarımızı kolaylıkla kaybedebilirdik diye düşünüyorum. Devlet bir kerede bütün silahlarımızı elimizden almayabilir, ama adım adım silah sahibi olmayı ve almayı daha zor, zaman alıcı ve masraflı bir hale getirebilir ki bir çok vatandaş bunun çektirdiği sıkıntıya değmeyeceğini düşünebilirler. Ben silahlarımı hem avcılık, hem de kişisel korunma için tutmak istiyorum.

ME- Mesleğiniz korumacılık ve doğal hayat ile çok ilgili. Her iki konuyu da birarada düşündüğünüz oluyor mu? Başka bir deyişle, avcı özelliğiniz işinizi nasıl etkiliyor?

DS- Bu ilginç bir soru. Yaban hayatı ve korumacılık açısından duyarlılık hissettiğimden dolayı, arazilerini dümdüz eden, habitatı yok eden, sonuçta da erozyona yol açan çiftçiler hakkında makale yazmak durumunda kaldığımda bir çok çatışma yaşadım. Genelde çiftçiler, içlerinde avcı olanlar hariç, yaban hayatına ne olacağına aldırmıyorlar. Heryerde arazilerindeki çalılık ve korulukları yok ediyorlar ve iyi bir şeymiş gibi tarla kenarındaki çit ve sınırları kaldırıyorlar, yol kenarlarındaki otların bile büyümesine katlanamıyorlar. Dolayısıyla bir çok durumda dilimi ısırmak zorunda kalıyorum. Tabii ki bunun yanında, Martin Ailesi gibi doğaya önem veren çiftçiler hakkında yazı yazmaya ve onları örnek göstermeye gayret ediyorum. Bir de arazisinde ücret karşılığı ava izin veren çiftçiler hakkında yazılar yazıyorum, çünkü benim bir görevim de çiftçilere yeni para kazanma yollarını göstermek. Ücretli avcılık olayına bir çok açıdan bakmaya açalışıyorum. Bir kere yaban hayatı için iyi bir şey, çünkü çiftçilerin başka türlü yok edecekleri habitatı koruyup geliştirmelerine neden oluyor. Öte yandan, ücretli avcılık çoğalırsa avcı sayısı azalır diye düşünüyorum.

ME- Siz de avcılıkta hep o eski günlerden özlemle bahseden avcılardan mısınız? Yoksa bulunduğunuz Orta İllinois bölgesinde güzel günler şimdi mi yaşanıyor?

DS- Aslına bakarsan evet, gidebileceğimiz çok avlak olduğu o eski günlerden çok bahsederim. Fakat bu Kuzey İllinois’teydi. 1950lerde ve 60larda burada değildim ve herkesin bahsettiği o sülün bolluğu yıllarına denk gelemedim. Fakat bildiğim bir şey var ki, modern tarımın yoğunlaştığı 1970li ve 80li yıllarda burada avcılık namına bir şey kalmamıştı. CRP[7] gibi devlet programları sayesinde şimdi durum iyileşti. Araziye girebilen avcılar için tabii. Ailelerinin arazisi olan genç avcılar için avcılığın altın çağı yaşanıyor olabilir. Bu ne kadar sürecek veya sürer mi bilmiyorum, çünkü artık bu bölgede artık tarımdan habitata dönüştürülecek arazi kalmadı denilebilir. Hala no-till[8] için fırsatlar var, herhalde bu sayede av kuşları için daha fazla fırsatlar yaratılabilir. Yaban hindisi ve geyik açısından gerçekten de avcılığın altın çağı yaşanıyor. Daha önce Amerika’a hiç olmadığı kadar geyik ve yaban hindisi var. Ancak bu hayvanları avlamak için biraz yol katetmeniz gerek.

ME- İllinois Eyaletindeki ve genel olarak ABD’deki avcılık kurallarını nasıl buluyorsunuz? Devlet avcılık hakkında “aptalca” bir karar almış olsa, örneğin limitleri yanlış belirlemiş olsa ne yapardınız?

DS- Avcılık yasaları ve kurallar ile ilgili bir sıkıntım yok. Bir sorun olsa ne yapardım? Ben pek protestocu biri sayılmam, herhalde avcılık örgütlerine kürekle para aktarmayı sürdürür ve onların baskı yaparak sorunun giderilmesini sağlayacağını umardım. Sadece bir kuralın doğru olmadığını düşündüğüm için o kuralı ihlal edebileceğimi sanmıyorum.

ME- Büyük bir silah koleksiyonunuz olduğunu biliyorum. Hepsi ile avlanıyor musunuz? Aralarında sizin için özel olan bir silah var mı? Hangisi ile hangi avı yapmayı seviyorsunuz?

DS- Keşke hepsiyle ayrı ayrı avlanabilecek zamanım olsaydı, çünkü hepsiyle atış yapmak ayrı birer keyif. Atış yapmayı seviyorum ama bunun için yeterli zamanım yok. Bu nedenle emekliliğimi dört gözle bekliyorum.

Gelecek sezon yaban hindisi avına çıktığımda Escort[9] marka tüfeğimi denemeyi çok istiyorum. İyi bir hindi avı tüfeği olacak gibi görünüyor, ancak daha hiç deneme fırsatım olmadı.

Evet, özel bir tüfeğim var. Breziya yapımı Rossi Bonanza marka 20 numara namlu bir yan çifte. 1971 yılında Milwaukee’deyken 80 dolara satın almıştım. Tavşan avı için aldım ve gerçekten de tavşan avı için mükemmel bir tüfek, kısa namlulu ve taşıması kolay. Bu tüfeği satın aldığımda çok tavşan avına çıkardım ve genelde de arkadaşım Jerry Misek ile ava giderdik. Bana o güzel günleri de hatırlatıyor. Bir de ben tavşan avını ve tavşan etini gerçekten çok severim.

ME- Sizce bugün Amerikan avcısının karşı karşıya olduğu en büyük tehdit nedir? Gelecekte bazı türleri avlayıp avlayamayacağı mı, gelecekte de bugünkü gibi silah edinme özgürlüğü olup olmayacağı mı, avlaklara istediği gibi girebilmesi mi yoksa başka bir şey mi?

DS- Bence en büyük tehdit avlaklara erişim sorunu olacaktır. Devlet desteği olan programlar ile bile, Champaign Bölgesi gibi yerlerde özel çiftlikler ve tarım arazileri o kadar fazla ki, geriye fazla bir habitat kalmıyor. Ücret karşılığı arazilerde av yapılmasının yaygınlaşmasıyla da düşük gelirli avcılar için büyük bir engel olacak. Bir çok avcı ava zengin iken başlamıyor. Şu an için, silah sahibi olma özgürlüğü konusunda bir sorunumuz yok gibi, fakat bu yeni bir yönetim ile her an değişikliğe uğrayabilir. Sürekli genç avcıları avcılığa kazandırmak zorundayız, çünkü avcı sayısını koruyamazsak haklarımız eriyip gidecektir. Ancak gittikçe azalan avlaklar ve kamuoyundaki olumsuz avcı imajı ile gençleri avcılığa kazandırmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.

ME- Türkiye’ye hiç gelmediniz. Ülkemiz hakkındaki fikriniz nedir? Türkiye’de günün birinde avlanmak ister miydiniz?

DS- Seninle tanışıncaya kadar Türkiye hakkında tek bildiğim, bu ülkeden çok iyi askerler yetiştiği idi ve bu bence çok iyi bir özelliktir. Senin sayende, Türkiye hakkında çok şey öğrendim ve daha çok şey öğrenmek de istiyorum. Resimlerinden gördüğüm kadarıyla, Türkiye çok güzel bir ülke. Senden, arkadaşlarından ve ailenden gördüğüm kadarıyla Türk insanı dost canlısı, misafirperver, kültürlü ve doğa konusunda duyarlı. Ve tabii iyi atıcı da. Ülkenizde avlanmaktan veya sadece görmekten büyük mutluluk duyardım.

ME- Teşekkür ederim, Sayın Smith.

Mehmet Ekizoğlu
[1] The U.S. Fish and Wildlife Service, National Survey of Fishing, Hunting, and Wildlife-Associated Recreation, 2005.
[2] Sülün habitatını geliştirmeyi amaçlayan avcı örgütü.
[3] Sulak alanların iyileştirilmesi amacıyla çalışan avcı örgütü.
[4] Geyik habitatının korunmasına yönelik çalışmalar yapan avcı örgütü.
[5] Yaban hindisi habitatı için çalışan avcı örgütü.
[6] ABD’de silah sahibi olma haklarını savunan bir örgüt.
[7] Doğal hayata arazi ayırılmasını destekleyen devlet desteği programı.
[8] Tarlayı sürmeden ekme tekniği, bu sayede yaban hayatı için yeni alanlar kazanılıyor
[9] Hatsan tarafından ABD’ye ihraç edilen tüfek.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Mehmet, I enjoyed seeing the picture of your and my friend, Darrell Smith! I guess that I should either find me an interpretor or learn Turkish so that I could read it all. Good to have you as a friend!

Adsız dedi ki...

Mehmet, In reading your story of the LAST RABBIT, it reminds me of places that I used to be able to hunt cotton tail rabbits and long tailed pheasants as well as quail. After the Interstate Highway was built, there went my pheasant hunting area. After the new shopping mall was in with all of the blacktop asphalt & concrete, there went the rabbit and quail habitat....This is one of the main reasons that I continue trying to put some of my land back into habitat for wildlife. I not only am a hunter, but also a conservationist and try to give wildlife a place to also live!

Adsız dedi ki...

Webmaster cok tesekkurler...

Selamlar Elen