YABAN HİNDİSİ
Bir yaban hindisini
uçarken vuramazsınız. Koşarken de vuramazsınız. Yaban hindisi, duyduğu en ufak
bir seste kaybolur, fark edeceği değişik bir renk veya gözüne çarpan parmak
ucunuz hindinin buhar olup uçmasına yeter.
Amerikalı bir avcının
meşhur deyimiyle; “Yaban hindisi koku alabiliyor olsaydı, kesinlikle alt
edilemez bir hayvan olurdu”. Neyse ki, yaban hindisinin koku alma duyusu,
en azından geyiklerinki kadar hassas değildir.
Yaban hindisinin tek bir
dezavantajlı yanı vardır. Daha doğrusu, yaban hindisinin dezavantajlı olduğu tek
bir dönem vardır: çiftleşme dönemi.
Amerika’da hindinin havası
binbeşyüz!
Eski dünyadan gelen bizler
için hindi, kümeste veya köylerde gezinen, yılbaşında sofralarda olmasına
alıştığımız, eti pek yavan olan, irice bir tavuktur. Kimsenin canı durduk yerde
hindi çekmez. Hindinin yabani olabileceği, ormanda yaşayıp uçup kaçabileceği;
hatta avlanabileceğini pek düşünmeyiz. Aslında, kimse hindi için öyle
adamakıllı oturup düşünmemiştir de.
Yeni dünya dediğimiz
Amerika kıtasında durum böyle değildir. Amerikalılar, Kanadalılar ve
Meksikalılar, hindinin yabani olabileceğini bilir; çoğu yaban hindisi görmüştür
ve pek çoğu yaban hindisinden korkar. Hemingway’in tanımıyla, avcı olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayrılan insanların avcı olan kesimi ise yaban hindisine, hayranlık ve sevgi
ile karışık, anlaşılması zor duygular beslerler. Hiç kuş avlamayan ve sadece
geyik avına hevesli olan avcılar dahi, iş yaban hindisine geldi mi, ilkelerini
bir kenara bırakıp kamuflaj ceketlerini giyerler ve ellerinde yivsiz av
tüfekleriyle ormanın yolunu tutarlar.
Hindi, Turkey, Türkiye????
Yaban hindisi, hadi
birazcık bilgiçlik taslayalım, Latince adıyla Meleagris gallopavo, Kuzey
Amerika kıtasına özgü bir yaban hayvanıdır. Aile olarak tavuk, sülüngiller ve
bıldırcın ile aynı aileye mensuptur, ailenin de en irisidir. Evrimini yaklaşık
20 Milyon yıl önce, yine Kuzey Amerika’da bir yerlerde tamamlayan yaban hindisinin
dünyadaki macerası biz insanlarınkinden daha eskidir. Buna rağmen, yaklaşık iki
bin yıl önce, Amerikan yerlileri yaban hindisinin bazılarını evcilleştirmeyi
başarmışlardır. 15nci yüzyılda, bilgiç ayağını Amerika kıtasına basan
Avrupalılar, bu bereketli kümes hayvanını alıp Avrupa’ya götürmekte
gecikmemişlerdir. İşte biz Türklerin ismimizle ilgili milli derdimiz de
buralarda başlar. Evet, hindinin İngilizcesi “Turkey”dir. Sonunda bizim
ülkemizin İngilizce adını değiştirmemize neden olan bu ilginç tesadüfün en
mantıklı açıklaması, dilbilimci Mario Pei tarafından yapılmıştır. Buna göre, ilk
defa İstanbul’dan Türklerden alınıp Fransa ve İngiltere soylularına hediye
edilen Gine tavukları, ya da beçtavuğu, kolaycı Avrupalılar tarafından, alınan
yerin adına binaen “Turkey cock” yani Türk horozu olarak adlandırılmıştır. Daha
sonra Amerika’dan gelen hindiyi gören ve beçtavuğu ile benzerliğinden dolayı fazla
düşünmeyen İngilizler buna da “turkey” deyip geçmişlerdir.
Şimdi, Türkçe’de hindinin
neden Hind ülkesinden geldiği ayrı bir konu, oraya hiç girmeyelim. Bence bunların
hepsi güzel ayrıntılar. Karışıklık oluyor mudur, ben bir kaç gülümseten karışıklığa
denk geldim, ancak hiçbir zaman cennet yurdumuzun adını, olması gereken yerden
farklı bir yere koyana rastlamadım.
Başına ne geldiyse...
Bu isim konusunu
hallettiğimize; veya ertelediğimize göre, gelin şu çiftleşme mevsimine geri
dönelim.
Yaban hindisi kışı
atlatıp, biraz biti kanlanmaya başlayınca, malum, aklı başka yere çalışmaya
başlar. Hayatın döngüsü bu. “Circle of life” dedikleri şey. Erkek
yaban hindisi, çokeşlidir, yani sınırsız flört yeteneğine sahiptir. Genellikle
bir iki erkek yaban hindisi, birbiriyle rekabet halinde dişi gruplarına
musallat olur. Mart ayının sonuna doğru başlayan romantik ilişkiler, Nisan ayının
sonuna veya Mayıs başına kadar devam eder.
BAM!
Evet, o anda patlayan
silah, erkek yaban hindisine aslında saldırdığı genç erkeğin, ve tabii orada
hareketsiz duran dişi hindilerin de, plastik birer kuş olduğunu, belki de ilk
ve son kez öğretmektedir.
Kuzey Amerika’da yaban
hindisi avı sezonu genellikle, çiftleşme dönemi olan Mart, Nisan ve Mayıs
aylarına denk gelir. Bunun nedeni, başka türlü yaban hindisinin dikkatinin
dağılmış bir anını yakalamanın neredeyse imkansız olmasıdır. Yaban hindisi
avında sadece erkek kuşlar avlanabilir ve bu sezon boyunca her avcının,
ortalama bir veya iki erkek kuş avlama hakkı vardır. Erkeği dişisinden nasıl
ayırt ederler? Birincisi ve en önemlisi, erkek kuşların bağrında, aşağıya doğru
sarkan, yaklaşık 20 santimetre uzunluğunda bir tutam kıl-tüy bulunmaktadır.
Buna sakal denir ve bunu gördüğünüzde o kuşun avlanmasının serbest olduğunu
anlarsınız. İkincisi ise daha az güvenilir bir yol olan, yüzünün renginin
kırmızı mavi olmasıdır. Buna pek güvenilmez, zira renksiz derili erkek kuşlar olduğu
gibi, kırmızıya çalan deriye sahip dişi kuşlar da vardır. En sağlam olan yol,
sakalı görüp emin olmaktır.
Yaban hindisi avındaki
sınırlamalar sayesinde, Kuzey Amerika’da hindi populasyonu son derece sağlıklı
bir noktadadır.
Yaban hindisi avı Kuzey
Amerika kıtasında o kadar popüler olmuştur ki, bu amaçla kulüpler,
federasyonlar kurulmuş; hindi avı için ses çıkaran düdükler, “decoy”
denilen mühreler, saklanmaya yarayan gümeler ve özel kamuflaj kıyafetler
geliştirilmiştir. Sadece yaban hindisi tabloları yapan ressamlar bulunmaktadır.
Bu resimler, yaban hindisi habitatının geliştirilmesi için yapılan bağış toplantılarında
açık artırmayla satılmaktadır.
Kuzey Amerika’da, bir
zamanlar aşırı avlanma nedeniyle tükenme noktasına gelen yaban hindileri, sonradan
akıllanan aynı insanlar tarafından geliştirilen koruma programları ile korunmuş;
sayıları artırılmış ve yakalanan hindiler uygun bölgelere tekrar salınarak
çoğaltılmıştır. Günümüzde Kanada ve ABD’de yaban hindisi kontrollü olarak avlanabilmekte;
avcılık bu değerli yaban hayvanının gezegenimizdeki varlığını tehdit
etmemektedir.
Fotoğraflar:
Yaban hindisi fotoğrafları yazara ait olup Kanada'nın Ontario Eyaletinde çekilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder